HASTA DEĞİL SUSUZSUNUZ
HASTA DEĞİL SUSUZSUNUZ
07.12.2021
Bugün artık biliyoruz ki bir çok hastalığın sebebi dehidrasyon yani susuzluktur. Tıp ilmi bunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Anlaşılan yaşam kaynağımız olan suyun yeterince farkında değil insanoğlu. Uzun süre sadece ağız kuruluğunu susuzluk belirtisi olarak gören çağdaş tıbbın bu durumu bilerek veya bilmeyerek gizlediğini görüyoruz. Belki de küresel sermayenin işine böyle geldiği için ya da Dünya Sağlık Örgütü'nün daha doğrusu ilaç sektörünün bilinçli bir yönlendirmesi olabilir diye düşünmeden edemiyor insan.
Nitekim son yıllarda insanların doğal tedavi yöntemlerine başvurmaları şaşırtıcı değil. Bu duruma açık bir örnek; yakın zamanda bir dostumun tavsiye ettiği kitap oldu. Dr. F. Batmanghelidj'in Klan Yayınlarından çıkan Hasta Değil Susuzsunuz kitabı bu yönüyle bana çok şey öğretti.
1979'da İran'da cezaevine giren Dr. F. Batmanghelidsj burada açlık grevindeki mahkumlarla birlikte kalır. Mahkumların açlık grevinden mütevellit karın ağrısı söz konusudur. İdamını beklediği bir gece iki bardak suyun peptik ülsere bağlı en şiddetli karın ağrısını bile hafifletebildiğini keşfeder.
Daha sonra ise açlık grevine giren mahkûmların karın ağrılarını bu şekilde dindirir ve birçok mahkumun iyileşmesini sağlar. İdamı beklerken verdiği savunma neticesinde ise tahliye olur ama Dr. F. Batmanghelidj bir süre daha hastalarla ilgilenmek maksadıyla cezaevinde kalmayı tercih eder.
Bu arada cezaevinde açlık grevindeki mahkumların karın ağrısını suyla yenenlerin itirafı bir hayli şaşırtıcıdır. Dr. F. Batmanghelidj bütün bu detaylara geniş bir şekilde bu kitabında yer verir.
Malum insan vücudunun %75'i sudan ibarettir. Beyninin ise %85'i sudur.
Aslında insan vücudu ve su ile ilgili fazlasıyla bilgiliyiz. Lakin bilgilenmelerin önemli bir kısmı yerli yerinde konumlandırılmadığından olsa gerek bu alanda büyük bir karmaşa yaşanıyor tıp dünyasında. Öyle ki, deneme yanılma neticesinde bir yığın masum can yok oluyor. İnsanlık her şeye rağmen insan vücudu ile ilgili çok az şey biliyor.
"İnsan dahil olmak üzere bütün canlıların vücudunda suyun rolü yaşamın başladığı çağdan bu yana değişmemiştir." (s:20)
Hiçbir sıvı suyun yerini tutamaz. Ne çay, ne kahve, ne ayran, ne meşrubat ne de başka bir içecek... Hatta bazıları tam tersine, su kaybetmesine neden oluyor.
Günümüzde en önemli sıkıntılardan biri dehidrasyonu bir hastalık olarak görmek ve suya bağlı hastalıkların ilaç ile tedaviye gidilmesidir. Oysa bu durum, olsa olsa ilaç şirketlerinin işine yarar, hastanın değil.
Bir de açıkçası; su içmek için susamayı beklemeye gerek yok. Çünkü insan vücudunda ihtiyaç için su depolama sistemi yoktur. Bu nedenle gün boyu su ihtiyacını karşılamak gerekiyor.
Öyle ya da böyle su hayatımızın merkezindedir. Vücut, biz hissetsek de hissetmesek de bugün tıp da açıkça ortaya koymuştur ki halsizliğin/hissizliğin ana sebebi bile susuzluktur. O nedenle hayvanlar bile sabahları otlağa çıkarken önce bir su kaynağına ulaşmaya çalışır, doyasıya su içerler. Yani yemekten önce mutlaka su içilmesi gerekiyor ki bugün uzmanlar da bunu tavsiye ediyorlar.
Evet, su iyileştirici gücü olan bir devadır .
"Vücut normal fizyolojik işlevlerini sürdürmek için her 24 saatte 40 bin bardağa eşdeğer suyu sisteminde dönüştürür. Bunu yaşamı boyunca her gün yapar. Su metabolizmasındaki dönüşüm süreci içinde çevresel koşullara bağlı olarak vücutta her gün yaklaşık 6-10 bardak su kaybı olur. Bu kaybın yerine konulması zorunludur. "(s:181)
Bu nedenle günde mutlaka 8-10 bardak su içmek gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder