EŞEĞİN GÖLGESİ DAVASI -

EŞEĞİN GÖLGESİ DAVASI -Abderalılar-




21.05.2020

Okumada geciktiğime hayıflandığım kitaplardan biri de C. M. Wieland'ın Abderalılar  kitabıdır. Başka bir kitabı okurken varlığını keşfettim ve ilk fırsatta alıp okudum. Kitapta temel mevzu; eşeğin gölgesi davası üzerinden gelişiyor ve okuyucu için önemli derslerle devam ediyor. Nihayetinde okuyup bitirdiğinizde heybenizde bir hayli kıymetli notlar biriktiriyorsunuz. Benim için de öyle oldu.

O halde eşeğin gölgesi davasını kısaca hatırlatmakta fayda var;

Alman yazar C. Martin Wieland’ın ‘dahi ile dar kafalılar üzerine’ yazdığı felsefik romanının en çarpıcı sahnesi hiç şüphesiz ‘Eşeğin Gölgesi Davası’dır. Olay M.Ö. 6. Yüzyılda Trakya’da Gümilcine dolaylarında Avdhira kentinin bulunduğu yerde Batı Andolu’dan gelip buraya yerleşen Abderalılar arasında geçer. Abderalılar tıpkı fıkralara konu olan bizim Karadenizliler gibi ilginç bir millettir. Rivayet o dur ki; ataları gibi Megaralı olan Struthion adlı bir dişçi, yüzyıllar önce Abdera’ya yerleşmiş. Mesleğinde belki de bütün ülkede tek kişi olduğundan zamanla güney Trakya’nın hemen her yerinde herkes onun yolunu gözler olmuş. Bizim dişçi de küçük şehir ve kasabaları panayır vakitlerinde sırasıyla dolaşırmış. Böylece diş temizleme tozu ve sular yanında bazen de mide ve karaciğer hastalıklarına, göğüs daralmasına, kötü akıntılara karşı bin-bir derde deva ilaçları yüksek fiyata satarmış. Bütün bu yolculukları da o kocaman göbeği ve de ilaç dolu çuvalıyla birlikte elde mevcut küçük eşeğiyle yaparmış. Aksilik bu ya, tam da panayıra gideceği günün akşamı eşeğinin doğuracağı tutmuş. Bunun üzerine bizim dişçi Struthion ilk geceleyeceği yere kadar hemen bir başka eşek kiralayarak yola revan olmuş. Eşeğin sahibi de hayvana bakmak ve onu ilk konaklama yerinden eve geri getirmek için yanında yürüyerek gidiyormuş. Haliyle mevsim yaz ve hava da çok sıcak olduğundan kızgın güneşe daha fazla dayanamayan dişçi biraz dinlenmek ve serinlemek için çareyi eşeğin gölgesine sığınmakta bulmuş. Çünkü etrafta ne bir ağaç ne çalılık ne de gölgelik yapacak başka bir yer vardır. 

Buraya kadar her şey normal ama biz devamına bakalım: 

Eşeğin sahibi ile dişçi arasında şöyle bir diyalog gerçekleşir: 

– ‘Hey beyim!’ dedi eşekçi, ‘Ne yapıyorsunuz, ne oluyor?’ 

– ‘Biraz gölgeye oturuyorum, çünkü güneş beynimi yakıyor.’ 

– ‘Ama beyim anlaşmamızda bu yoktu! Size eşeği kiraladım ama gölgeden söz edilmedi.’ 

– ‘Şaka ediyorsunuz herhalde, dostum!’ dedi dişçi gülerek, elbette eşek gölgesiyle beraber gider, bu böyledir.’ 

– ‘Hayır Iason adına!’ diye dikeldi eşekçi. Bu böyle değildir. Eşek başka şeydir, eşeğin gölgesi başka şeydir. Eşek için şu kadar para verdiniz. Gölgeyi de kiralamak isteseydiniz, söylemeniz gerekirdi. Yani beyim ya kalkar yola devam edersiniz ya da eşeğin gölgesi için uygun bir para ödersiniz!’ 

– ‘Ne!’ diye bağırdı dişçi, ‘Eşek için o kadar para ödedim, şimdi de gölgesine para ödeyeceğim, öyle mi? Bunu yaparsam üç kere eşek olayım! Eşek bütün gün bana aittir, canım istediği zaman, canımın istediği kadar gölgesine otururum, karışamazsın!’

 Tartışma bu minval üzere uzar gider… Konu mahkemeye taşınır, yargıç önüne çıkılır, raporlar hazırlanır, bilirkişiler çağrılır, Abderalılar ikiye bölünür… Bu çerçevede mahkeme dozu artarak uzar da uzar. Dedik ya burası Abdera!... 

Velhasıl dünya mizah tarihinde eşi bulunmayan bir hukuk parodisi yaşanır. 

Peki bugün de yok mu aramızda ‘Eşeğin Gölgesi Davası’nı kovalayan Abderalılar?

Ne dersiniz?...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRMIZI KAR

"KAR YAĞARKEN" BİR KUŞAĞIN YAŞADIKLARI ROMAN OLDU

Hep Bir UĞULTU ile Dolaştım Bu Şehirde…