KURT KANUNU
KURT KANUNU
-Kurtlukta Düşeni Yemek Kanundur-
20.05.2021
Bazen sözle ve yazıyla ifade edemediğiniz birçok şeyi roman, hikaye, tiyatro veya bir film üzerinden daha açık ve de anlaşılır bir şekilde anlatabilirsiniz. Bu durum biraz da sanatın, edebiyatın ve de dilin imkanlarından faydalanabilme ile alakalıdır. İşin doğrusu yakın tarihimiz bu yönüyle aydınlanmaya, açıklanmaya muhtaçtır. Bunu da en güzel şekilde dile getirecek, ifade edecek yöntemlerden biri hiç şüphesiz romandır.
Siz anlatırsınız, ifade edersiniz; neticede her kim hisseden ne kaparsa...
Edebiyatımızda yakın tarihimizi, tarihi olayları roman üzerinden en güzel değerlendirenlerden biri de Kemal Tahir'dir. Özellikle de onun Kurt Kanunu romanında bu durumu sarih bir şekilde görmek mümkündür. Firavun İmanı romanında da aynı şekilde bu durumu görmek mümkün. Ama şimdilik Kurt Kanunu romanını ele alacağız. Romanın merkezinde yer alan ve İzmir Suikastı etrafında gelişen olaylar örgüsünde en dikkat çekici husus İttihat ve Terakki ile ilgili kısımdır. Çünkü hem suikastı tertipleyenler hem de suikast faillerini yargılayan İstiklal Mahkemesi üyeleri İttihat ve Terakki ile bir şekilde yolu kesişmiş insanlardan oluşuyor. Hal böyle olunca hadise daha da önemli hale geliyor. Tabii olayların odağında Kara Kemal var.
Özetle komitacıların fikri olan söz konusu suikast tertibi haber alınıyor ancak suikastın yapılmasına mani olmak yerine takibe alınıp bununla bağlantılı -bağlantısız muhalifler tespit ediliyor ve sistem dışı bırakılmak isteniyor. Olaylar bu ana tema etrafında gelişiyor. Arada yapılan önemli saptamalar ise gözden kaçmıyor. Asıl can alıcı kısımlar da bu cümleler. Mesela:
"Hükümetin bu suikast işinden haberi varmış..." (S:210)
Her ne kadar bir romanı okuyor olsanız da olaylar hep gerçek yönleriyle gözünüzde canlanıyor.
Aynı şekilde Kara Kemal'in şu cümlesi ne kadar manidar;
"... Yakup Cemil meselesini halledip Enver'i devirebilseydik kabineye alacaklarımızdandı Sarı Paşa... Mütarekede sadrazam Tevfik Paşayı kaçırmaya karar vermiştik." (S:205)
Romanda Sarı Paşa'dan kasıt Mustafa Kemal'dir.
"Sevmezler yabancılar, yerli iktisat kurumları kurmaya çabalayanları... Almanlar da beni bunun için sevmezler. Borç isteyenleri severler, hele rüşvet alanlara bayılırlar. Kendi yağıyla kavrulmaya çabalayan doğulu suç işliyor sayılır batılılarca..." (s:221)
Sanki bugün için söylenmiş bu cümleler!...
O dönem için kahır yüklü cümlelerden biri;
"... yenik düşmüştük bir kez....
(...)
Kurtlukta düşeni yemek kanundur." (s:236)
İşte tarihin yönünü değiştirecek bir soru:
"...ya sosyalist devrim beş-on yıl daha gecikseydi ya da 1917'ye kadar savaş dışı kalabilseydik ..."
Peki, ne olurdu durum?
El-cevap:
"İmparatorluğumuzun kaderi değişirdi. Salt Osmanlı İmparatorluğunun değil, Ortadoğu'nun hatta Balkanların bile kaderi değişirdi. (s:219)
Doğru, her şey değişirdi belki. Anladık bunu ama geç kaldık maalesef!...
"Evet, biz batılılaşma debelenmemizin neresinde yanıldığımızı anladık ama her şey mahvolduktan sonra..." (s:220)
İşte böyle!...
Yorumlar
Yorum Gönder